Uzunyuva Anıt Mezarı ve Müze Kompleksi
YOLBUL (NAVIGATION)
Hekatomneion Kutsal Alanı:
Arkeoloji dünyasında yüzyılın keşfi olarak gösterilen Satrap Hekatomnos’un Anıt Mezarı, antik Mylasa kentine egemen bir noktada ve yerleşmenin her yerinden görülebilen bir konumda inşa edilmiştir. Işık-gölge etkisi yaratan yüzeyleri kabartmalı beyaz mermer bloklarla örülü dev bir teras üzerinde inşa edilen bu görkemli Anıt Mezar’ın inşasına M.Ö.4. yüzyılın ilk çeyreği içinde başlanmış olmalıdır.
Yapı, Hanedanlığa adını veren Satrap Hekatomnos’un ani ölümü ardından oğlu Maussollos tarafından inşa edilmiş ancak Maussollos'un başkenti Mylasa’dan Halikarnassos’a taşıma kararı ardından tamamlanamadan yarıda bırakılmıştır.
Anıt mezar, antik dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul gören Halikarnassos Maussolleionu’nun da öncüsü olup; UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer almaktadır.
Mezar odasındaki lahit, 2.90 x 2.28 m ebatlarında ve 1.54 m yüksekliğindedir. Tepe ve köşeleri heykelciklerle süslenmiş alınlıklı bir kapağa sahiptir. Hekatomnos’un ölümünden sonra yerine geçen büyük oğlu Maussollos tarafından yaptırılmıştır. Lahidin dört yüzü Klasik Çağ'ın en ünlü yapıtlarıyla boy ölçüşebilecek kalitede kabartmalarla donatılmıştır.
Lahit arka yüzde, "Aslan Avı" sahnesinin ortasında at üzerinde olan Mausollos’un, bir kolu havada elinde tuttuğu mızrakla avına son vuruşu yaptığı an betimlenmektedir. Maussollos’un arkasında Pers giyimli köpekli av uşakları, önünde ise satrap dostu av yoldaşları bulunmaktadır.
YOLBUL (NAVIGATION)
Müze Kompleksi:
I. Derece Arkeolojik Sit Alanı içerisinde bulunan müze kompleksi içerisinde Karşılama Merkezi, Milas Evi Konağı, Milas Halısı Müzesi, Çocuk Aktivasyon Merkezi, Hekatomnos Mezar Anıtı ve Hekatomneion Kutsal Alanı yer almaktadır. Arkeopark alanı içerisinde yer alan Halı Müzesi mimari plan şeması ve boyutu ile göze çarpar. Sivil mimarlık örneklerinden biri olan yapının 20. yüzyıl başında yapılmış olduğu düşünülmektedir. Dört eyvanlı sofası ve göbekli ahşap tavanı ile Milas için önemli bir yapı örneğidir. Yine aynı alan içerisinde bulunan Milas Konağı Milas sivil mimarlığının plan, malzeme ve süsleme öğelerini yansıtmaktadır.
YOLBUL (NAVIGATION)
Gümüşkesen Mezar Anıtı
Gümüşkesen Mezar Anıtı gri-beyaz mermerden inşa edilmiş olup toplam yüksekliği 8,45 m’dir. Arazinin eğimli olmasından dolayı anıtın doğu tarafı moloz taş ve harç karışımından elde edilen duvarla yaklaşık 1 m yükseltilmek suretiyle düz bir platform elde edilmiş ve anıt bu düz alana oturtulmuştur.
Zemin katın içinde tavan levhalarını taşıyan dört paye ve bunların üzerine kuzey-güney doğrultusunda atılmış kirişler vardır. Payelerin silmeli sade başlıkları bulunmaktadır.
Zemin katın duvarları büyük ve düzgün yontulmuş mermer bloklarla inşa edilmiştir. Alt ve üst levhalar daha yüksek, bunların arasında kalan blok sırası ise daha incedir. Anıt mezarın sütun kaideleri 35 cm yüksekliğe sahip olup, Küçük Asya-İon sütun kaidesi karakteri taşımaktadır. Üst yapısı basamaklı bir piramit görünümünde olan mezar anıtı M.S 2. yy'a tarihlendirilmektedir. Dünya’nın yedi harikasından biri olan Halikarnasos'taki Mausoleum'un, küçük bir kopyası olduğu düşünülmektedir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Baltalı Kapı
Antik Mylasa Kenti'nin giriş kapısı olan Baltalı Kapı M.S. 2.yüzyıla tarihlenmektedir. Antik dönemde Zeus Labrandos Festivali’nin geçtiği güzergah üzerinde yapılan Baltalı Kapı, kentin kuzey kapısıdır. Kemerli bir geçiş sağlayan kapının kilit taşı üzerinde yer alan çift ağızlı balta “Labrys” kapıya ismini vermektedir. Hayıtlı Mahallesi’nde bulunan kapının üzerinde yer alan palmet motifleri ve mimari bezemeleri, kapının MS 2. yüzyıla ait olduğunu göstermektedir. Baltalı Kapı, Sodra Dağı’nın düzgün kesilmiş beyaz mermerlerinden inşa edilmiştir. Batıdaki destek duvarının üst tarafında akanthus yaprak süslemeleri Gümüşkesen Mezar Anıtı ile büyük benzerlik gösterir. Milas’a su taşımak amacıyla yapılmış su kemerleriyle iç içe olan Baltalı Kapı, antik dönemden günümüze ulaşabilmiş en önemli kalıntılardan birisidir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Kurşunlu Camii
Kent merkezindeki Firuzbey Camii (Kurşunlu), Menteşoğulları döneminden kalan en önemli eserdir. Güneyi medrese odalarıyla çevrilidir. Kubbenin üst kısmı kurşunla kaplı olduğu için halk arasında Kurşunlu Camii olarak bilinir. Dışı Sodra Dağı’nın mavi damarlı mermerleriyle kaplı olduğu için Gök Camii olarak da adlandırılır. Ters T planlı camilerin en güzel örneklerinden biridir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Hacı İlyas Camii
Hacı İlyas Camii, kitabesinden anlaşıldığına göre Orhan Bey zamanında 1330 yılında inşa edilmiştir. Son cemaat yeri ve dikdörtgen planı ile Batı Anadolu’nun en eski camilerindendir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Çöllüoğlu Hanı
1719-20 yıllarında Abdullah Efendi oğlu Hacı Abdülaziz Ağa tarafından yaptırılan Han Çöllüoğlu adını, bu mekânı satın alan Tavaslı Hacı Mehmet Çöllüoğlu’ndan almaktadır. İki katlı, avlulu ve dikdörtgen şeklindeki Hanın girişi kuzeyden, kemerli bir kapıdandır. 1051 m²’lik bir alanı kaplayan Çöllüoğlu Hanı, tarihi boyunca Milas İlçesinin dini, ticari ve idari merkezi olarak görev yapmıştır. Milas’ın ticari ve idari merkezi olarak görev yapan Çöllüoğlu Hanı, ortası taş döşeli avlu ile avlunun etrafında yer alan çift katlı odalardan oluşmaktadır. 2010 yılında başlatılan ve Milas Belediyesi ve Muğla Valiliği ile ortaklaşa yürütülen Çöllüoğlu Hanı Restorasyonu Projesi tamamlanmıştır. Milas’ta tarihi mirasın tekrar kazanılmasına yönelik proje çalışmalarına Çöllüoğlu Hanı ile başlanmış, arasta ve çevresi de restorasyonun içine dahil edilmiştir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Ulu Camii
Hoca Bedretttin Mahallesi'nde bulunan cami, Milas’ın en büyük camisidir. Ahmet Gazi tarafından 1378 yılında tuğla ve taşlarla inşa edilmiş olan yapının dışı sıvasızdır. Şadırvanı olmayan bu camiinin duvarının altında bir kuyu vardır. Reyhani Kitabesi giriş kapısı üstündedir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Belen Camii
Hisarbaşı tepesinde bulunan camiinin tavanı ahşaptır. Sütunlar antik bir yapıdan alınmıştır. Eksen etrafındaki iki sütunun başlığı korint düzenindedir. Duvarlar taş ve tuğla karışımıyla yapılmış, dışı sıvasız bırakılmıştır. 1750 yılında Abdülaziz Ağa’nın oğlu Mehmet Sait Ağa tarafından onarımdan geçirilmiştir. Minaresi 1811 yılında Ömer Ağa tarafından yaptırılmıştır.
YOLBUL (NAVIGATION)
Ağa Camii
Milas'ın mimari açıdan en küçük camilerinden biridir Ağa Camii. Milas'a bağlı olan Hacı Abdi Mahallesi sınırları içerisinde yer alır. 1737 yılında Belen Camii'ni tamir ettiren Mehmet Sait Ağa'nın babası Hacı Abdülaziz Ağa tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı olan Milas Ağa Camii'nin yanında bulunan minaresi 1885 yılında yapılmıştır.
YOLBUL (NAVIGATION)
Herakleia – Latmos
Herakleia Antik Kenti günümüzde Milas-Söke karayolu üzerinde bulunan Antik Çağ'da Latmos Körfezi olarak bilinen ancak Büyük Menderes Nehri'nin taşıdığı alüvyonların sebebiyle zamanla önü kapanarak Bafa
Gölü'nü oluşturan körfezi çevreleyen yine Antik Çağ'da Latmos Dağları olarak bilinen oldukça sarp ve ormanlarla kaplı Beşparmak Dağları'ndadır. Doğal güzelliği ile tanınan bu antik şehre aynı zamanda Latmos veya Latmia ismi de yakıştırılmıştır.
Kent en parlak devrini Helenistik Dönem’de yaşamıştır. Özellikle deniz ticareti sayesinde çok zenginleşmiştir. Antik zamana tarihlenen kalıntıları Latmos Dağı'nın Bafa Gölü’ne uzantılarının bulunduğu yerdeki Kapıkırı Köyü ile iç içedir. Gerçekte, eski şehir bugünkü Herakleia'nın doğusunda dik bir yamaçta kurulmuştur. Şehrin sur duvarları M.Ö. 287’de Lysimachos tarafından genişletilmiş, uzunluğu 6,5 km’ye ulaşmıştır. Surlar 65 kule ile takviye edilmiştir.
Herakleia'nın tamamen terk edildiği yıllardan bir süre sonra M.S 8. yy’ın ilk yarısında Sina Yarımadası’ndan ve Yemen’den gelen Hristiyan papazları burada bir takım manastır ve kiliseler yapmışlardır. Bu manastır ve kiliseler Latmos Dağları’ndan başlayarak Latmos Körfezi’ne ve Bafa Gölü üzerindeki adacıklara yayılmıştır.
1971 yılından bu yana bölgede çalışan Alman Arkeolog Anneliese Peschlow’un Latmos Kaya Resimleri ile yolu 1994’te ziyaret ettiği bir köyde kesişmiştir. İnsanlığın gelişim tarihi açısından çok önemli olduğunu söyleyen uzmanlar bu resimlerin Anadolu’nun ilk aile tablosunu sembolik bir dille anlatıldığını ifade ederler.
Ayrıca resimlerde Avrupa’da bulunanlardan farklı olarak savaş figürlerinin bulunmadığı vurgulanmaktadır. Batı Anadolu’da benzerleri bulunmayan bu resimler, tarih öncesi resim sanatına olduğu kadar dönemin kadın-erkek ilişkilerine dair de bilgileri günümüze ulaştırmaktadır. Paleotik zamandan Neolitik zamana geçişi simgeleyen kaya resimlerinden 170 tane bulunmuştur.
YOLBUL (NAVIGATION)
Euromos
Milas İlçesi, Selimiye Mahallesi sınırları içinde yer alan ve doğusundaki Kızılbayır Dağı’nın eteklerine yayılan Euromos Antik Kenti, Milas’a yaklaşık 12 km mesafededir.
Romalı yazar yaşlı Plinius tarafından “Eurome” olarak adlandırılan kent, daha erken dönemde Kyromos, Hyromos ve Hellenistik Dönem’de de kullanılmış olan Europos isimleriyle de anılmıştır
Büyük İskender’in fethinden sonra Euromos Makedonya, Mısır ve Suriye kralları arasında el değiştirmiştir. Kent, M.Ö. 201-196 yılları arasında Makedonya Kralı V. Philippos’un denetimine girmiş ve kentin adı Philippoi olmuştur. M.Ö. 188 Apameia Anlaşmasıyla Karia’nın geri kalanı gibi Euromos Rodoslulara devredilmiştir. Roma İmparatorluk Çağı’nda gelişen ve bağımsız bir kent olan Euromos, Bizans Dönemi’nde Mylasa piskoposluğu içerisinde varlığını sürdürmüştür.
Kentte ilk kazı ve restorasyon çalışmaları 1969-75 yılları arasında gerçekleştirmiştir. Yaklaşık 40 yıllık bir kesintiden sonra, 2011 yılında çalışmalar yeniden başlatılmış ve halen devam etmektedir.
Kazı çalışmalarıyla elde edilen şimdiki veriler kentin Geç Geometrik Dönem’den Bizans Dönemi’ne kadar kesintisiz bir biçimde yerleşime sahne olduğunu göstermektedir. Kentte, Zeus Lepsynos Tapınağı, kuzey ve güney nekropolleri, agora, tiyatro, hamam, surlar ve şapel görülebilecek başlıca kalıntılardır. Söz konusu kalıntılardan Zeus Lepsynos Tapınağı Anadolu’daki en iyi korunmuş tapınaklardan biri olması itibariyle dikkat çekicidir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Labraunda – Zeus’un Kutsal Yaylası
Milas’ın kuzeyindeki Kocayayla’da (14 km) bulunan Labraunda, Karialıların haç yeri olup, dağların üstünde kutsal bir alan olarak kurulmuş antik kentlerden biridir.
Labraunda (Labranda) ile ilgili en erken bilgiler, Antik Çağ’ın ünlü tarihçisi Heredot'dan öğrenilmektedir. Anadolu'nun güneybatısında yaşamış olan Karialılar için Labraunda oldukça önemli bir kült merkezidir. "Çift Baltalı Tanrı" Zeus Labraundos kültünün kökeninin, su kaynağı ve tapınak terasının hemen üzerindeki büyük kayaya dayandığı düşünülmektedir. Mylasa’dan (Milas) başlayan ve "Kutsal Yol" olarak adlandırılan 14 km uzunluğunda ve 8 m genişliğindeki taş kaplamalı bir yol ile ulaşılan Zeus Labraundos’un kutsal alanındaki en eski buluntular M.Ö 5. yüzyıla aittir.
M.Ö. 4. yüzyılda kente en parlak dönemini yaşatan Karia Satrapı Maussolos (M.Ö. 377-354) ve kardeşi İdrieus (M.Ö. 351-344); Labraunda'yı bir aile kutsal alanı haline getirip, kutsal alanda her yıl 5 gün süren dinsel bayramların kutlanmasını geleneksel hale getirmişlerdir. M.Ö. 355 yılında yapılan kutlamalar sırasında bir suikastten kıl payı kurtulan Maussolos, kentte büyük bir imar faaliyeti başlatmış, Zeus Tapınağı da dahil olmak üzere bir dizi anıtsal yapı yaptırmıştır.
Helenistik devirde (M.Ö. 3.-1. yüzyıllar) sadece bir çeşme yapısı inşa edilmiş olan kutsal alanda; M.S. 1-2 yüzyıllarda Kuzey Stoa yeniden inşa edilmiş ve 2 hamam yapısı ile birkaç yapı daha eklenmiştir. 4. yüzyılda, yöre halkının Hıristiyanlığı kabul etmesi ile Doğu Propylon yakınında bir Bizans Kilisesi yapılmıştır. Yine 4. yüzyılda meydana gelen büyük bir yangın felaketi nedeniyle kutsal alan kült yeri olmaktan çıkmıştır. Günümüzde ise Milas'a kadar uzanan 8 m genişliğindeki kutsal yolun kalıntıları, bir kaç yerde korunabilmiştir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Çomakdağ
Çomakdağ, Bafa Gölü ile Milas arasında Beşparmak Dağları’nın yamacında kurulmuş 350 haneli ve yaklaşık 1.100 nüfuslu bir mahalledir. Köyün (şimdilerde mahalle) geçim kaynağı tarım, hayvancılık ve ipek böceği dokumacılığıdır. Zeytin ve zeytinyağı ana geçim kaynağıdır. Çomakdağ evleri, dünle bugünü ustaca kaynaştıran mimari üslup taşımaktadır. Geleneksel mimaride yapılan evler, yörede bulunan taşlar kullanılarak, taş ev şeklinde olup, bir-iki ve üç odalı, iki ve üç odalılarda salon da bulunmaktadır. Taşlar dikdörtgen bloklar şeklinde duvarların örgüsünde kullanılmış, blok aralarına da kırmızı kiremit kırıklarıyla veya kayrak taşı dikine şeritler kullanılarak duvarların yüzeyleri görsel olarak hareketlendirmiştir. Her odada bir ocak ve baca mevcuttur.
Çomakdağ gelenekleriyle (özellikle yöresel giysileriyle) yaşayan bir yerleşmedir. Düğünleri dört gün sürmekte ve düğünler geleneksel yapısını devam ettirmektedir.
YOLBUL (NAVIGATION)
İasos
İasos Antik Kenti, Muğla ili, Milas İlçesi, Kıyıkışlacık Mahallesi sınırlarında, Milas İlçesi'nin yaklaşık 26 km batısında yer almaktadır. Antik kentte en erken arkeolojik buluntu M.Ö. 3. bin yıla uzanmaktadır. En erken mimari kalıntılar ise M.Ö. 2. bin yıla tarihlenen Bronz Çağ’ı yerleşimine ait duvar kalıntılarıdır.
Kentin yapılarını barındıran agora düzlük olan kısımda yer alır. Toplam açıklığı 107x87 metredir. Zaman içinde dört girişe sahip olan şimdiki girişi Bizans Dönemi’ne aittir. Bu alanda birden fazla döneme ait yapılar üst üste yer almaktadır. Bu dönemler Erken Bronz Çağı I’ den (MÖ 3300-3000) Geç Bizans (M.S. 1261-1453) Dönemi’ne kadar uzanmaktadır.
Agoranın ortasında çeşitli küçük kutsal yapılar ve sunaklar bulunmaktadır. Alanın dört tarafını çevreleyen portikolar (stoa) M.S. 2. yy'daki inşa faaliyetlerinden kalmadır. Kuzey ve Güney Stoalar çift portikoludur ve yer döşemesi mermerdendir.
Agoranın güneybatı köşesinde güney stoasının hemen arkasında Bouleuterion yükselir. Bu İasos’daki en iyi korunmuş yapılardan biridir.Orijinal yapı M.Ö. 4. yy. şehir meclisi kurulduğu zaman inşa edilmiştir. Ancak şimdi görülen düzenleme M.S. 1. yy'a aittir. Dikdörtgen bir plana sahiptir ve oturma sıraları üç çeyrek daire oluşturur.
Şehirden 1 km uzakta, doğu kıyısında Çanacık Tepe’nin alçak yamaçlarında bir mezarlık alanı bulunur. Buraya “Saat Kulesi” olarak adlandırılan bir Roma mezar anıtı hükmeder. Geç Roma İmparatorluk Dönemi'ne tarihlenen anıt, kule veya podiumlu mezarlar olarak bilinen Suriye mezarlarına benzemektedir.
Akropol üzerinde bir Bizans Kalesi bulunur.Kale surları, Bizans Dönemi'nden bir sarnıcı ve kuzeybatıdaki günümüzde izleri kısmen görülebilen muhtemelen Hellenistik Dönem'e ait küçük bir tapınağı barındıran yamuk biçimli bir alanı içine alır.
YOLBUL (NAVIGATION)
Balık Pazarı Açık Hava Müzesi
İasos’a yaklaşık 2 km mesafedeki, dörtgen bir alanın ortasındaki podyumlu prostylos planlı bir tapınak biçiminde düzenlenmiş anıt mezarla alanı çevreleyen kemerli revaklardan oluşan yapı kompleksi, Türk- İtalyan işbirliği ile restore edilerek 1995 yılında Açık Hava Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. 1920 yılında şehri ziyaret eden Guidi yapının büyüklüğünü göz önüne alarak buranın bir balık pazarı (macellum) olabileceğini söylemiştir. Mezar M.S. 2. yüzyıla tarihlenir. Kare planlı bu alanın ölçüleri 40x48 metredir, mezar yapısı ise 10x7 m ölçülerindedir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Güllük
Milas-Bodrum yolu üzerinden sağa ayrılan kavşaktan 8 km sonra Güllük’e varılmaktadır. Bu şirin tatil kasabası, Bodrum’un kalabalığından hoşlanmayan tatilciler için daha sakin bir tatil olanağı sunmaktadır.
Güllük Limanı'ndan çevrede çıkarılan boksit madeni ihraç edilmektedir. Mandalya Körfezi ve Asin Koyu çevresine yerleşmiş kasabanın sahili, balıkçıları, kahveleri, tepelere yerleşmiş otelleri ve evleri kasabanın topografik özellikten dolayı hep deniz görür. Kentin kuzeyine kurulu dalyanda ve denizde birçok balık çeşidi çıkmaktadır. Lüfer, kefal ve en çok da yılan balığı avlanmaktadır. Çevredeki koyların çoğunda kültür balıkçılığı da yapılmakta, çipura ve levrek yetiştirilmektedir. Güllük’te de komşusu Bodrum gibi bölgeye özel tekneler (gulet) yapılan tersaneler bulunmaktadır.
Tuzla
Tuzla Sulak Alanı 380 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Çevresi ılgın, zeytin ve çamlarla çevrili olan alan, kışın göçmen kuşların barınma ve beslenme yeridir. En çok rastlanan kuş türlerinin başında pelikanlar gelmektedir. Diğer türler; boz ördek, yeşilbaş, sakarca, macar ördeği, sakarmeke, balıkçıl, kaz, flamingo, su tavuğu, bataklık kırlangıcıdır. Sulak alan içindeki plankton ve su bitkileriyle balık zenginliği de sağlanmaktadır.
YOLBUL (NAVIGATION)
Gökçeler Kanyonu (Uyku Vadisi) ve İncirliin Mağarası
Milas Gökçeler Mahallesi Mevkii'nde bulunan Gökçeler Kanyonu, Karacahisar Mahallesi Suçıkan Mevkii'nden başlayıp, Gökçeler Mahallesi’ne kadar yaklaşık 8 km uzunluğunda eşsiz bir doğal çevreye sahiptir. Kanyonda yer yer arkeolojik buluntulara rastlanmıştır. Gökçeler Kanyonu, Fesleğen Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi sınırları içinde olup, asırlık zeytin, ceviz, incir ve çınar ağaçları, maki (sandal, sakızlık, akçakesme, defne) bitki örtüsü ve kızılçam ağaçları ile kaplıdır. Kanyonun içinden Değirmen Deresi (Hamzabey Çayı) geçmekte ve yöre halkı eskiden bu çayın üzerinde 14 adet un değirmeni olduğunu söylenmektedir. Bu değirmenlerden üç tanesinin kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.
Kanyonu baştan sona iki yakaya ayıran Hamzabey Çayı, üzerinde oluşan irili ufaklı şelaleleri ve göletleri ile doğa severler için vazgeçilmez bir güzergahtır. Gökçeler Kanyonu doğa yürüyüşü, dağ tırmanışı, mağara gezisi yapmak ve günübirlik turlar düzenlemek için son derece cazip bir bölge özelliği taşımaktadır. Görsel estetiği yüksek olan kanyonun eşsiz panoromik görüntüsü, Milas Kaymakamlığı ve Güney Ege Kalkınma Ajansı tarafından yapılan son çalışmalarla turizmin isteklerine cevap verebilecek şekilde dizayn edilmiştir. Bu çalışmalar kapsamında kanyonun zirvesine bir seyir terası yapılmıştır. Seyir terası kanyonun bütün güzelliklerine hakim bir noktada bulunmaktadır. Bu seyir terası ziyaretçilere eşsiz bir doğa manzarası eşliğinde dinlenme ve keyifli zaman geçirme imkanı sunmak üzere tasarlanmıştır.
Kanyon doğal hayatı içinde oklu kirpi, keklik, tavşan, üveyik, karatavuk, bıldırcın, çakal, tilki ve yaban domuzu gibi hayvanlar yaşamaktadır. Bu hayvanların yanı sıra kanyonda bulunan irili ufaklı mağaralarda cüce cinsi yarasalar yaşamaktadır.
Gökçeler kanyonunda yaklaşık 30 adet mağara bulunmaktadır. İrili ufaklı olan bu mağaraların en önemlileri İncirliin ve Çatal Mağara’dır. İncirliin Mağarası yapılan çalışmalarla turizme kazandırılmıştır. Çatal Mağara ise bilimsel çalışmalar neticesinde açılabilecektir.
YOLBUL (NAVIGATION)
İncirliin Mağarası
İncirliin Mağarası, Milas’ın güneybatısındaki Manastır Dağı’nın Gökçeler Kanyonu’na bakan kuzey yamacında bulunmaktadır. Ülkemizin en güzel mağaralarından olan İncirliin Mağarası, içindeki jeolojik oluşumlar, tarihi kalıntılar, doğal çevresi ve turizme açılması için yapılan hassas çalışmalarla örnek bir mağara konumundadır.
Türkiye genelinde turizme açık mağaraların turizm amaçlı değerlendirilen kısımlarının uzunluğuna baktığımızda (140 ila 160 m arası) İncirliin Mağarası 345 metrelik uzunluğunun turizme açık 155 m’si ile turizme açık mağaralar arasında yer almaktadır.
Mağara yatay olarak gelişmiş, kaynak konumlu fosil bir mağaradır. Mağaranın gelişiminde belirgin bir fay etkili olmuştur. Altta bulunan şistler (karst taban yüzeyi) nedeniyle, bölgedeki jeomorfolojik gençleşmeye ayak uyduramayan mağara, fay ve çatlaklar nedeniyle kafesli bir yapıya sahiptir.
İncirliin Mağarası, son derece güzel ve ilginç dev sarkıt, dikit, sütun ve damlataş havuzları ile kaplıdır. Mağaranın damlataş sütunları ana galeriyi çok sayıda salona ayırmıştır.
Toplam uzunluğu 345 m olan İncirliin Mağarası geniş bir girişe sahip olup, mağara birbiriyle bağlantılı birçok salondan oluşmaktadır. Bu salonlar arasındaki bağlantılar çoğu yerde 6-7 metrelik dik inişlerle sağlanmaktadır. Diklikler genel olarak damlataş birikimlerinden ileri gelmiştir. Orta bölümde bulunan Gösteri Salonu, mağaranın en aşağı (giriş seviyesinden -7 m) seviyesindeki kesimidir. Buna karşılık en sonunda bulunan ve fay üzerinde gelişen Damlataş Galerisi, girişe göre +12 m yukarıdadır. Yukarıda bahsedilen bu bölümlerin turizme kazandırılması ile mağarada gezilebilecek kısım yaklaşık 155 m’dir.
Hidrolojik olarak vadoz zonda bulunan mağara, yağışlı dönemlerde tavandan damlayan sular dışında bütünüyle kuru olma özelliği göstermektedir. Yağmur sularının tavandan damlaması sonucunda mağaranın çukur kesimlerinde sığ gölcükler oluşmuştur. Bu sığ gölcükler havuz olarak tanımlanmaktadır.
Genel olarak mağaranın giriş, Yarasa Galerisi, Havuzlu Salon ve Gösteri Salonu’nda bulunan damlataşlar kısmen fosilleşmiştir. Buna karşılık Damlataş Galerisi’ndeki sarkıt, dikit, sütun ve makarna sarkıtlarının oluşumu devam etmektedir.
Mağara girişindeki toprak zeminde ve mağara içinde çok sayıda prehistorik ve antik dönem arasına tarihlenen seramik parçaları bulunmuştur. Bu buluntular eski dönemlerde mağaranın kullanıldığını göstermektedir. İncirliin Mağarası, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 27.02.2008 tarih ve 3807 Sayılı Kararı ile I.Derece Arkeolojik ve I.Derece Doğal Sit olarak tescillenmiştir.
İncirliin Mağarası turizme açılırken ekolojik dengenin bozulmaması üzerine projelendirilmiş ve projesine uygun olarak tamamlanmıştır.
Bu çalışmalar kapsamında mağaranın içinde yaklaşık 155 metre yürüyüş yolu düzenlenmiş, jeolojik oluşumlara zarar vermeyen aydınlatma, yürüyüş yolu ve güvenlik sistemleri kurulmuştur. Turizme açılan güzergâh daha da uzatılabileceği halde yapılmamıştır. Yapıldığı takdirde canlı yaşamı, jeolojik oluşumlar vb. etkileneceğinden, turizme sadece 155 m’lik kısım açılmıştır. Bu güzergâh, yapılacak bilimsel çalışmalar neticesinde, uygun bulunması halinde uzatılabilecektir. Galerilerden Damlataş Galerisi’nde jeolojik oluşumlar devam etmekte, Yarasa Galerisi ise doğal yaşam alanı olması sebebiyle doğal haliyle korunmuştur.
YOLBUL (NAVIGATION)
Beçin - Beçin Kalesi ve Taş Eserler Müzesi
Bir dönem Menteşeoğulları Beyliği’ne başkentlik yapmış olan Beçin şehri Türk Kültürü ve tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Kent, çoğu 14. ve 15. yüzyıllardan kalma eserleri ile erken dönem Batı Anadolu Mimarisi hakkında değerli bilgiler vermektedir.
Milas-Ören karayolunun üzerinde Milas’ın 5 km güneyinde, ovaya hakim bir plato üzerinde yer alan Mutluca (Beçin) Köyü’nde bulunan ve Bizans Dönemine tarihlendirilen Beçin Kalesi, Menteşeoğoulları döneminde onarılmıştır.
Kalede asıl yerleşim 200 m. Yukarıdaki iç kale bölündedir. Beçin’de pek çok medrese, hamam, cami, han, zaviye, türbe kalıntısı vardır. Ayrıca kentten günümüze kadar gelen kalıntılar arasında, Bizans Şapeli, Menteeşeoğulları Döneminden Karapaşa Medresesi, türbe, Ahmet Gazi Medresesi, Orhan Bey Camii, Bey Konağı, Bey Hamamı, Kızılhan, Yelli Camii ve medresesi bulunmaktadır.
YOLBUL (NAVIGATION)
Ahmet Gazi Medresesi Taş Eserler Müzesi
Beçin Kalesi ören yeri içerisinde yer alan ve Beçin’de kitabesi günümüze ulaşmış yegane yapı olan 1375 inşa tarihli Ahmet Gazi Medresesi, restorasyon işlemleri yapılarak yeniden işlevlendirilmiş ve Taş Eserler Müzesi olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Cumhurbaşkanlığı "II. 100 günlük Eylem Planı" kapsamında 81 ilde toplam 69 adet "Kültürel Mekan ve Eser Açılışı" planı kapsamında açılışı tamamlanan müze; 9 oda 2 koridor ve 1 avludan oluşmaktadır. Müze içerisinde 35 adet taş eser sergilenmektedir. Sergilenen taş eserler Beylikler Dönemi ve Osmanlı Dönemi olarak ikiye ayrılarak kendi içerisinde kronolojik olarak tasnif edilmiştir.
Bir medrese yapısının değerlendirildiği müzede; taş eserler dışında Medresede Eğitim, Ölü Gömme Gelenekleri gibi eğitici odalarda da 25 adet etnografik nitelikte eser olmak üzere sergilenmektedir.
Müze içerisinde eser teşhiri dışında sinevizyon odası, Anadolu medrese örneklerinin minyatürleri, canlandırma odası yer almaktadır.
Tek katlı, açık avlulu ve iki eyvanlı medresenin ana eyvanı içinde, banisi Ahmet Gazi ile kime ait olduğu bilinmeyen bir mezar daha bulunmaktadır.
YOLBUL (NAVIGATION)
Ören - Keramos
Milas’a 45 km uzaklıkta bulunan Ören Gökova Körfezi kıyısındadır. Genellikle yazlık evlerin bulunduğu bir turizm beldesi olan Ören son yıllarda özellikle yerli turistlerin ilgi göstermeye başladığı bir tatil beldesi haline gelmiştir. Ören’e Gökova/Akyaka köyünden 48 km’lik yol ile Gökova Körfezi’nin kuzey kıyısını geçerek, Kıran Dağları’nın önünden de ulaşılmaktadır. Ören-Akyaka arasında Antik Keramos Kenti kalıntıları bulunmaktadır.
Keramos’un adının anlamı çömlektir. Hellenistik Çağ'da, Rodos egemenliği altında bulunan kent, bu dönemde kuzey komşusu Stratonikea ile bağlaşıklık imzalamıştır. M.Ö. 129 yılında Roma’nın küçük Asya eyaleti içinde yer alan Keramos, bundan sonraki evrede önemini giderek yitirmiştir. Ören’in arkasında yer alan Meşekayası Dağı üstündeki sur duvarları günümüze kadar gelebilmiştir. Surların alt kesimleri çokgen taş dizilerinden oluşurken, üst kesimlerde düzenli çizgi katları yapan duvar tekniği gözlenmektedir. Kayalık bir terasta yer alan ve halk dilinde Bakıcak diye bilinen yerde, 25 metreye varan uzunlukları ile kentin iki önemli tapınağı görülür. Kurşunlu yapı adını, taşları birleştirmek için kullanılan kurşun zıvanalardan almıştır. Güney ve batıda özgün biçimini korumuş olan bu güzel teras duvarlarının doğusu yıkılmıştır. Terasın üstündeki düzlemde ise Korint ve İyon düzeninde yapı parçaları bulunur. Söz konusu tapınak alanının olasılıkla Zeus Krysaoreus’a ilişkin olduğu ileri sürülmektedir.
Kasaba içinde bulunan Akyapı, Roma Dönemi’ne ilişkin büyük bir yapı kompleksidir. Gökova yoluyla gelenler, Ören’e ulaşmadan Meşekayası Dağı’nın arka kesimlerinde su kemerleriyle karşılaşmaktadır.