YOLBUL (NAVIGATION)
Tlos
Seydikemer’in Yaka Mahallesi sınırları içerisinde yer alan ve Fethiye’ye yaklaşık 40 km uzaklıkta olan tarihi Tlos Antik Kenti Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi’nde olup, Likya Bölgesi olarak bilinen coğrafyanın en eski yerleşim alanlarından biridir.
Yunan mitoslarına göre kentin adı, Tremilus ve Praksidike’nin dört oğlundan biri olan Tloos’dan gelmektedir. Pinaros, Xanthos ve Kragos da onun kardeşleridir. Ancak Tlos isminin Hellenlerle hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Doğrusu, Tlos kent adının Likçe bir ifade olan Tlawa’dan türetildiğidir. Tlawa ise, Hitit metinlerinde geçen “Dalawa Ülkesi” ile özdeştir. Yazılı belgelerde vurgulanan Tlos’daki Hititler Dönemi yerleşimi bugün arkeolojik buluntularla da belgelenmiştir. Ancak bu bölgede yaşayan ilk insanların geçmişi hem Tlos kazılarında ele geçen arkeolojik veriler hem de Tlos teritoryumunda yer alan Arsa ve Girmeler mağara buluntuları ışığında Hititler Dönemi’nden daha öncesine gitmektedir.
Antik kentin girişindeki akropol, doğaya hakim görüntüsü ile görenleri fazlasıyla etkiler.Yaklaşık 500 metre yüksekliğindeki dik yamaçları ile doğal açıdan korunaklı akropol tepesinin çevresi, yer yer sur duvarları ile tahkim edilmiştir. Tlos Kalesi'ne çıkarken yamaçtaki kayalara oyulmuş tapınak mezarlar dikkat çeker. Bu mezarların en görkemlisi kanatlı at Pegasus’un, üç başlı canavar Chimera ile savaşırken resmedildiği Bellerephontes’e ait mezar anıtıdır. Girişinde iki sütun, üç bölümlü duvar, ortada süslemelerle bezenmiş kapı, iki yandan mezar odasına giden kapılar yapıya ilgiyi daha da artırır. Akropolün eteğinde birkaç oturma sırası, stadyum, hamam, tiyatro ve kilise kalıntıları yer alır. Kalenin altındaki düzlükte dokuz metre genişliğinde Lykia (Likya) duvar kalıntıları bulunmaktadır. Altı kemerli kapısı ayakta olan kent agorasının güneyinde Roma Dönemi surları görülmektedir. Tlos’un ayakta olan önemli yapısı tiyatrosudur. Tiyatroda yapılan çalışmalar esnasında bulunmuş olan heykellerden üç’ü erkek, ikisi kadındır. Her biri 2.10 m yüksekliğinde olan erkek heykelleri askeri zırh içinde verilmiş olup, Roma İmparatorları Hadrianus, Marcus Aurelius ve Antoninus Pius’dur Kadın heykellerinden 1.82 m yüksekliğinde olanı Marcus Aurelius’un eşi Genç Faustina’yı, 1.85 m yüksekliğindeki bir göğsü çıplak gibi vurgulanan, Antonius Pius’un eşi Yaşlı Faustina’yı betimlemektedir.
Tlos Antik Kenti'nde stadyum da büyük bir önem arz etmektedir. Tlos, Likya’nın spor kenti olarak da bilinmektedir.
Tlos, tarihi süreçte arkeolojik, kültürel, dini ve ekonomik açıdan bölgenin parlayan yıldızı konumundadır. Neolitik Dönem'den Demir Çağ'a kadar kesintisiz devam eden yerleşimin izlerini taşır. Hatta Hititlerin yazılı kaynaklarında, (Anal, Yıllık) Tlos’tan ülke diye bahsedilmektedir. Hristiyanlık tarihi açısından da önemli bir merkez olan Tlos, Likya’nın en önemli piskoposluk merkezlerinden biridir. Bu dinsel önemi 12. yüzyıla kadar devam etmiştir. Ayrıca Osmanlı Dönemi izlerini de taşımaktadır. 18. yüzyılda Tlos, bölgenin ticaret yollarının kesişme noktası konumundadır. Bölgeye gönderilen yönetici (Başkadı) Kanlı Ali Ağa, Osmanlı Devleti adına bölgeyi (Ören, Eşen, Seki, Üzümlü, Fethiye) yönetmiştir. Kanlı Ali Ağa’nın, Tlos’un zirvesine antik kalıntılarla bir konak yaptırdığı bilinmektedir.
Tlos arkeolojik, tarihi ve kültürel geçmişi ile görülmeye değer bir antik kent olma özelliğini fazlası ile taşır. Eşsiz doğa manzarası ile Seydikemer’e zirveden bakan antik kent, yurt içinden ve yurtdışından birçok turisti kendine çeker. Tlos adeta yaşayan bir şehir görüntüsü vermektedir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Letoon
Seydikemer’in Kumluova Mahallesi’nde bulunan Letoon Antik Kenti'nin M.Ö. 7. yüzyılda kurulduğu tahmin edilmektedir. Letoon Antik Çağ’da Likya’nın dini merkezi konumundadır. Bu kutsal alandaki Leto, Apollon ve Artemis tapınakları tarihi açıdan çok önemlidir.
Artemis ve Apollo’nun annesi Leto’ya adanmış olan en büyük tapınak, batıda bulunan ve Peripteros tarzında yapılmış Leto Tapınağı'dır. Bu tapınak civarında M.Ö. 4. yüzyıla ait olduğu düşünülen ve üç dille (Grekçe,Aramice ve Likçe) yazılmış bir kitabe bulunmuştur ve halen Fethiye Müzesi'nde sergilenmektedir. Doğuda yer alan Dor tarzında yapılmış olan Apollo Tapınağı, Leto Tapınağından daha az korunmuş durumdadır. Her iki tapınağın ortasında bulunan Artemis Tapınağı en küçük olanıdır. Bu üç tapınağın güneybatısında bir çeşme (su kaynağı), doğu kısmında ise bir kilise bulunur. Letoon Antik Kenti içerisinde arka tarafını bir tepenin yamacına dayamış büyük bir antik tiyatro yer almaktadır.
09.12.1988 tarih ve 484 sıra numarasıyla UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan antik kent, Likya yürüyüş yolu rotasındadır. Kaş, Fethiye, Kalkan, Patara gibi çevre turizm merkezlerinden her gün yüzlerce turist bu alanı keşfetmek için gelmektedir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Pınara
Seydikemer’in Minare Mahallesi’nde bulunan Pınara antik kenti de Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi’nde olup, kent ile ilgili tarihi ve epigrafik kayıtlar son derece az olsa da Stephanus, Byzantionlu antik yazar Menekrotes’ten alıntı yaparak “Xanthos’un nüfusu çok artınca yaşlılardan oluşan bir grup Kragos Dağı’nın yüksek olan tepesinde bir kent kurup adına da yuvarlak anlamına gelen PINARA ismini verdiler” diyerek kentin kuruluşunu anlatmaktadır.
Kentin erken döneme ait kalıntıların bulunduğu yukarı akropolün gerçekten yuvarlak bir şekilde olması bu mitolojiye gerçeklik payı kazandırmaktadır. Kentin ismi Likçe kitabelerde Pinale olarak okunmaktadır. Günümüzde ise antik kentin yakınında bulunan köyün ismi Pınara’yı çağrıştırır. Pınara Antik Kenti, hamam, tiyatro, agora, odeon, kaya mezarları, yukarı akropol ve aşağı akropolden oluşmaktadır.
Strabon, Artemidos’dan alıntı yaparak Likya Birliği Meclisinde üç oy hakkına sahip altı kentten birinin Pınara olduğunu bildirmektedir.
Buradaki kaya mezarlarının büyük çoğunluğu ev tipli olup içlerinden birisinin alınlığındaki ve ante duvarı içindeki kabartmalar nedeniyle önemlidir. Bu kabartmalarda surlarla çevrili bir kent izlenmektedir. Bu nedenle mezar kabartmasındaki kentin Pınara olduğuna ve mezarın prense ait olması gerektiği düşüncesine neden olmaktadır.
Antik kente yaklaşıldığında, yukarı akropolün sarp olan doğu yamacında kayaya oyulmuş yüzlerce kaya mezarı dikkati çeker. Yukarı akropol kısa sürede yetersiz kalınca ulaşımın daha kolay sağlandığı aşağı akropol yerleşime açılmıştır. Aşağı Akropolde ise, odeon, agora, tapınak gibi yapılar ve pilyeli mezarlar yer almaktadır. Kaya mezarlarının büyük çoğunluğunun konut biçiminde olması bizlere Likya Sivil Mimarisi hakkında fikirler sunmaktadır. Aşağı akropolün yamaçları geçit vermeyecek şekilde dik olmasına karşın gerek terasın oluşturulması, gerekse tahkimat açısından sur duvarları ile desteklenmiştir. Surun güneyindeki kapıdan geçerek kenti dolaştığımızda arkasını yamaca dayamış Odeon ve önündeki düz alanda agora, kentin odağını oluşturmaktadır. Aşağı akropolün alt kesimindeki su kaynağı çevresinde kentin antik çağda geçirdiği depremler ile büyük oranda tahrip olmuş pilyeli mezarlar ve kayara oyulmuş pek çok mezar dikkati çeker.
YOLBUL (NAVIGATION)
Sidyma
Seydikemer İlçesi'nin Dodurga Mahallesi’ndeki Sidyma Antik Kenti'nin günümüze ulaşan kalıntıları Roma Dönemi’ne aittir. Ancak buradaki yazıtlar ve ele geçen sikkeler kentin tarihini M.Ö. I. yüzyıldan daha eskiye götürmektedir. Kent Roma Dönemi’nde büyük bir gelişme göstermiş ve bu durum Bizans Dönemi’nde devam etmiştir.
Sidyma Akropolü, Dodurga Mahallesi’nin kuzeyinde iki bölümlü bir tepede bulunur. Tepenin güneydoğusunda 365 m uzunluğunda ve yerin konumuna göre 3 metreye yükselen duvarlarla akropol çevrilmiştir. Doğuda polygonal biçimde bir kapı ile gözetleme kulesi dikkat çekmektedir. Biraz ileride geç dönemde yapılmış bir tiyatro bulunmaktadır. Büyük bir bölümü toprak altında olan tiyatronun oturma sıralarından altısı görülmektedir. Akropolün kuzey eteğindeki kalıntıların ne olduğu anlaşılamamakla beraber büyük olasılıkla Lykia mezar anıtlarıdır. Ayrıca bölgede birçok anıtsal kral mezarı bulunmaktadır.
Köyün ortasındaki, bugün çok iyi korunmuş durumda olan ve sütunları ayakta duran Stoa, İmparator Claudius zamanında (M.S. 41-54) yapılmıştır. Onun hemen yanı başındaki 9 metre uzunluğunda Artemis Mabedi de yine aynı döneme aittir. Mahallenin girişinde, yalnızca kemerleri ayakta kalabilmiş hamam ve kilise kalıntıları da dikkati çekmektedir. Pınara’da benzerleri görülen, güvercin yuvası şeklindeki kaya mezarlarının yanı sıra ev veya lahit şeklindeki mezarlar da Sidyma’nın sembolüdür.
YOLBUL (NAVIGATION)
Saklıkent Kanyonu
Seydikemer’in Antalya sınırında bulunan Saklıkent Kanyonu, kelimenin tam anlamı ile doğa harikası bir turizm merkezidir. Kanyonun binlerce yıl evvel jeolojik çatlama ile oluştuğu tahmin edilmektedir. Kanyonun uzunluğu yaklaşık 18 km, yüksekliği ortalama 200 ile 600 metre arasında değişmektedir. Bazı noktalarda kaya aralığı 2 metreye kadar daraldığından buralardan gökyüzünü görmek neredeyse imkansızdır.
Saklıkent Kanyonu’nda demir iskeleye döşenen tahta merdiven üzerinde yürüyerek Karaçay‘ın kayaların altından fışkıran tertemiz kaynağına ulaşılır. Kanyonda coşkun suların üzerine kurulmuş ve yörenin kilimi ile yatakların serildiği divanlarda oturarak yemek yenilebilecek küçük işletmeler vardır. Huzurun ve heyecanın aynı anda yaşandığı bu nadide mekanın sularında rafting sporu yapma imkanı da bulunmaktadır.
YOLBUL (NAVIGATION)
Girdev Gölü ve Kuş Gözlem Alanı
Seydikemer’in tek doğal gölü olan Girdev Gölü, Dünya’nın önemli kuş gözlem alanları arasında yer almaktadır. Göl havzasında tespit edilebilen 128 çeşit kuş türü vardır. 1800 metre yükseklikte yer alan Girdev Yaylası her yıl birçok yabancı kuş gözlemcisini misafir eder.
Girdev, son yıllarda önemli bir astronomik gözlem merkezi haline gelmiştir. Yaylanın rakımı yüksek olduğundan, gökyüzü gözlemcileri bulutsuz yaz gecelerinde astroid ve meteor geçişlerini, samanyolu ve yeni doğan yıldızlarını daha yakından izleme fırsatı bulur.
Bitki çeşitliliği bakımından son derece zengin olan yaylada göçebe yaşam devam etmektedir. Girdev’in dağlarında, ovalarında otlayan keçilerin, koyunların sütünden yapılan Girdev peyniri ve tereyağı meşhurdur.
Likya döneminde Xanthos Vadisi’ndeki yerleşimcilerin yaz aylarında Girdev’e göç ettikleri rivayet edilmektedir. Bu rivayeti gölün kuzey ve batısında antik taş bloklar doğrular niteliktedir. Blokların bazılarının kapakları aslanlı lahitlerle süslenmiştir. Bölgenin birkaç noktasında yıkık ev ve sur kalıntıları vardır.
Girdev Yaylası göl seviyesinden yaklaşık 400 metreye varan yüksek tepeleriyle yamaç paraşütü, trekking, hiking, kampçılık, sportif balıkçılık gibi keyifli doğa sporları için elverişlidir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Yakaköy
Seydikemer’e yaklaşık 14 km mesafede bulunan Yakaköy, yeşil doğasının yanı sıra çevre köy ve beldelerin içme suyunu karşılamakta, canlı alabalık çiftliklerine kaynak sağlayan soğuk doğal kaynak suları ile ünlüdür.
Yakaköy’den 1 km yukarıda bulunan; Kaş, Kalkan, Fethiye çıkışlı safarilerin ve turların durak noktalarından biri olan Yakapark’ta, anıt ağaçlar, kademeli teraslar, havuz, su kanalları, hamaklar, kerevetler, taş masalar ve köşkler dışında taze alabalığın yanı sıra taptaze yöresel ürünlerden yapılmış yemeklerin de servis edildiği restoranlar bulunmaktadır.
YOLBUL (NAVIGATION ) KARADERE PLAJI
YOLBUL (NAVIGATION) KUMLUOVA PLAJI
Karadere ve Kumluova Plajları
Karadere ve Kumluova Plajları halk arasında Özlen Plajı ve Çayağazı Plajı olarak bilinir. Kumsalın başlama noktasına iç kısımlardan gelen küçük bir çay dökülmektedir. Plajda yüzenler sıcak su ile buz gibi nehir suyunu aynı anda hissedebilirler.
Karadere Plajı, sörf yapılabilen, gün batımı gözlemi için uygun, ince kumlu, Patara Antik Kenti ve Patara Plajı’na kadar uzanan uçsuz bucaksız bir kumsaldır. Karadere ve Kumluova Plajları sörf ve su sporlarına Türkiye’nin ender elverişli plajlarındandır. Fethiye’den Antalya’ya kadar uzanan tarihi Likya Yolu da bu bölgeden geçmektedir.
YOLBUL (NAVIGATION)
Eşen Çayı
Eşen Çayı, Akdağlar’dan çıkıp Seki Yaylası’ndan geçerek, Ören’deki Sivrikaya’nın dibinden fışkıran ana kaynakla buluştuktan sonra, en büyük kolu olan Akçay’la birleşip Karaçay’ı da sularına katarak denize dökülür.
Eski çağda Xanthos olarak bilinen 120 km uzunluğundaki Eşen Çayı, Seydikemer’in tam ortasından geçerek kente eşsiz bir doğa güzelliği verir. Şehri ikiye bölüyor gibi gözükse de, aslında bu çay Seydikemer’e bütünlük kazandırır.
Kendi adını verdiği Eşen Ovası’nı ve Seydikemer bölgesindeki arazilerin çoğunu sulayan Eşen Çayı’nda Saklıkent Kanyonu’ndan itibaren rafting yapılmaktadır. Ayrıca kano gibi su sporları için elverişlidir.