KAYAKÖY
Fethiye’nin 8 km. güneyinde bulunan ve Antik Dönemde Karmylassos olarak bilinen Kayaköyü’nün geçmişi filolojik verilere göre M.Ö.3. binlere kadar gitmesine karşın mevcut kalıntılara M.Ö.4.yüzyıldan daha aksiye giden buluntu henüz ele geçmemiştir.
Teke Yarım Adasını 18 ve 19. yüzyılda ziyaret eden birçok seyyahtan biri olan Charles Fellows, Kayaköy’ün güneyindeki Gemiler Adasını Karmylassos olarak tanımlamıştır. Ancak antik yazar Strabon’un tanımlamaları ile karşılaştırıldığında bu tanımlamanın doğru olmadığı netlikle anlaşılmaktadır.
Kentte yamaca dayalı olarak izlediğimiz yapı gruplarının tamamı Osmanlı İmparatorluğu’nun geç dönemlerinde azınlıklara tanınan haklar sonucu boşaltılan kentteki yapıların ahşap olan kapı pencere ve üst örtü sistemlerinin doğal etkenler ile tahrip olmasıyla kent hayalet bir şehir görünümü almıştır.
Terk edilen kentte kullanıldığı dönemde her biri 50 m2 den büyük olmayan manzara ve ışık açısından birbirinin önünü kapatmayan genellikle alt katları kiler hüviyetinde ikişer katlı, girişte çatıdaki yağmur sularının toplandığı zemin altı sarnıçlarının olduğu 350-ila 400 konut bulunmaktadır. Konutların yanı sıra evlerin arasına serpiştirilen çok sayıda şapel, 2 büyük kilise, 1 okul binası ile 1 gümrük binası yer almaktadır.
Yerleşimde ziyaretçiye görsellik sunan yapıların başında kiliseler gelmektedir. Orijinal ismi Taksiyarhis olan Yukarı Kilise, yerleşimin ortasına yakın hakim bir tepenin üzerinde kurulmuştur. Yüksek duvarlarla çevrili atrium, siyah – beyaz çakıl taşlarının oluşturduğu geometrik desenli mozaik döşeme ile kaplıdır. Genel olarak kırma ve kenarları düzlenmiş taşlarla kireçli harç kullanılarak inşa edilen kilise, dışta kalın pembe bir sıva ile kaplıdır. Kapı ve pencere çerçeveleri mermerle kaplanmıştır. Üç kemerli narteksin bir bölümünün altında içi molozla dolmuş sarnıç bulunmaktadır. Tek nefli yapıya giriş, güney yönde batıya kaymış ve narteksten açılan kapılarla sağlanır.
Yerleşimin batı sınırında bulunan orijinal adı PanayiaPirgiotissa olan Aşağı Kilise, günümüze daha iyi korunarak ulaşmıştır. Korunmasında en önemli etken, yapının 1960’lı yıllara kadar camii olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Çevresi yüksek duvarlarla çevrili kilisenin bahçesine doğu yöndeki kapıdan girilir. Bahçenin güney-doğu köşesinde çan kulesi, kuzey-doğuda küçük bir mezarlık bulunmaktadır. Atrium tıpkı Yukarı Kilisede olduğu gibi çakıl taşlarından oluşturulmuş mozaiklerle kaplıdır. Günümüze maalesef tamamı ulaşmamıştır. Bahçe duvarına güney yönden bitişik üç basamaklı oturma sırası, dini törenlerde ziyaretçilerin oturması için yapılmıştır.Kiliselerin dışında iki ayrı okul binası yerleşimin ortak yapılarından diğer grubu oluşturmaktadır. Kızlar ve erkeklerin ayrı eğitim aldığı Levissi’de Kızlar Okulu Turabi Çeşmesi’nin hemen üzerindeki yükseltide, Erkekler Okulu Yukarı Kilise’nin kuzey-batısındaki tepenin zirvesinde yer almaktadır. Burada bulunan bir kitabeye göre yapıyı Lövisidi Kardeşlerin yaptırdığı belirtilmektedir. Sadece ilköğretimin yapıldığı okullarda öğrenim dili Rumca olarak okutulmuştur. Öğrenciler daha yüksek öğrenim için, Rodos, Atina ve İstanbul’a gönderilmişlerdir.
Levissi’de tanımlanabilen yapılardan diğer grubu yel değirmenleri oluşturmaktadır. Yerleşimin güneyindeki sırtta Batı Şapelin yaklaşık 100 metre batısında bulunan yel değirmeni, denizden gelen rüzgarlara açıktır. Diğer yel değirmeni Kaya Çukurunun güney-batısında Değirmentepe’nin zirvesinde bulunmaktadır. İçten iki katlı olan yuvarlak planlı yel değirmenlerinden günümüze sadece beden duvarları ulaşmıştır.
Yukarı Kilise’nin kuzey kesimdeki boş alan ve çevresi, kentin ticari alanını oluşturmaktadır. Yapılar bugün tam olarak tanımlanamasa da kullanıldığı dönemde çevrede kahve, kasap, manav, bakkal, kumaşçı gibi dükkanların bulunduğu bilinmektedir.