HERAKLEİA (Kapıkırı-Bafa)
Latmos, Hellen dilinde bir sözcüktür. Antik çağlarda bu bölge Ana Tanrıça Lada’dan ötürü bu isimle tanınmaktadır. Hellenler Lada ismini Latmos olarak değiştirerek şehre de bu ismi vermişlerdir. M.Ö. III. yy. başlarında on yıl kadar Ptolemaios sülalesinden Pleistarkhos’un yönetiminde kalan şehir bu devrede Pleistarkheia diye, daha sonra da Lysimakhos tarafından Latmos kıyısındaki Aleksandreia diye isimlendirilmişse de bunlar kalıcı olmamıştır. Şehrin ne zaman inşa edildiği kesinlik kazanamamakla beraber tarihte isminden en çok M.Ö. II. yüzyılda Miletos-Magnesia Savaşı’nda bahsedilmiştir. Roma devrinde şehre bağımsızlık verilerek önemi ortaya çıkmıştır. VII-IX. yy.lar da piskoposluk merkezi olarak birçok kilise ve manastır inşa edilmiştir. Latmos Herakleia’sı en parlak devrini Helenistik dönemde yaşamıştır. Şehrin sur duvarları M.Ö.287’de Lysimachos tarafından genişletilmiş, uzunluğu 6.5 km.ye ulaşmıştır.
Herakleia’nın tamamen terk edildiği yıllardan bir süre sonra M.S. VIII. yy.ın ilk yarısında manastır ve kiliseler yapılmıştır. Paleotik zamandan Neolitik zamana geçişi simgeleyen kaya resimlerinden 170 tane bulunmuştur.
Kent adını ünlü mitolojik kahraman Herakles’ten almıştır. Çok kayalık ve engebeli bir arazi üzerinde kurulan antik kentin etrafı 65 kule ve takviye edilen, 6.5 km. uzunluğunda bir sur ile çevrilmiştir. Düzgün, dikdörtgen ve kare taş işçiliği gösteren sur duvarları Hellenistik Dönem’de yapılmıştır. Kayalık arazi üzerinde yer alan Athena Tapınağı kentin en iyi korunmuş yapılarından biridir ve yine Hellenistik Dönem’e aittir. Kentteki diğer yapılar arasında, Agora, Bouleuterion, Tiyatro ve Endymion Kutsal Alanı yer almaktadır.
Herakleia Antik Kenti’ne Milas-İzmir Karayolu’ndan Çamiçi Beldesi’ne ayrılan yola gidilebilmektedir. Kent bugünkü Kapıkırı Köyü içerisinde kalmakta olup, Milas’a 39 km. uzaklıktadır. Bafa Gölü önceleri denizle bağlantılıydı ve Miletos, Priene ve Myus gibi Herakleia da bir liman kentiydi. Menderes ırmağının getirmiş olduğu alüvyonlar zamanla Latmos dağlarına doğru uzanan bu girintinin denizle ilişiğini kesti ve bir göl haline getirdi. Herakleia’nın tarihsel öneme fazlasıyla sahip olmamasının nedeni Miletos gibi metropol bir şehrin gölgesinde kalmış olmasının yanı sıra denizle olan bağlantısının kesilmiş olmasıyla da açıklanabilir. Çünkü deniz ticareti her kent gibi Herakleia için de çok önemliydi.
ATHENA TAPINAĞI
İskelenin yukarısında şehre hakim kayalık bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Templum in-antis planlı ve Dor düzenindeki tapınak iyi korunmuştur ve hakim bir noktada olmasıyla hemen dikkat çeker. Tapınağın tanrıça Athena’ya adandığı bir yazıtla belgelenmiştir. Duvarları orijinal yüksekliğinde olan tapınak plan itibariyle Laubranda’daki Andron B’yi anımsatmaktadır. M.Ö. 3. yy’a tarihlendirilmektedir.
AGORA
Athena Tapınağı’nın hemen doğusundaki agora şehrin merkezinde yer alır. Hellenistik dönemde inşa edilmiştir. Meyili olan güney tarafı iki katlı olup, Birinci kat duvarları ve dükkanları sağlam olarak günümüze ulaşabilmiştir. 130x60 m. boyutundaki Agora'nın etrafı hala yer yer izlenebilen bir galeri ile çevriliydi.
BOULEUTERION
Agora’nın doğusundaki dörtgen planlı bouleuterionun içi toprakla dolmuştur. M.Ö. 2. yüzyılda inşa edilmiştir. Ele geçen mimari elemanlardan Priene’deki meclis binası ile aynı planı gösterdiği saptanan yapı hakkında şu an için daha fazla veri yoktur.
ENDYMION TAPINAĞI
Endymion Kutsal Yeri olarak tanımlanan yapı, kentin aşağı kesiminde Athena Tapınağı’na yaklaşık 200 m. mesafede yer almaktadır. Bu ilginç mekanın arkası bir apsis ile sona ermektedir. Yapının bize tuhaf görünen biçimi, doğal bir kutsal mekanı, bir mağarayı taklit etme amacı gütmesiyle açıklanabilir.
TİYATRO
Şehrin Kuzeyinde yüksek bir alanda inşa edilen tiyatro iyi korunmamıştır. Geç Hellenistik veya Erken Roma dönemine tarihlenen tiyatro 18x28 m.lik bir sahayı kaplamaktadır. Caveası yarım daireden daha büyüktür. Oturma sıralarının bozulmasına karşın 23x7 m. ölçülerindeki sahne binasının alt bölümleri ayaktadır. Bir diazoma ile alt ve üst bölümleri ikiye ayırmaktadır.
NEKROPOL
Latmos antik kenti terk edildikten sonra kısmen yeni kurulan Herakleia şehrinin nekropol alanı olarak kullanılmıştır. Burada Hellenistik dönemden kalma anıtsal oda mezarları vardır. Bunun dışında kayalara oyulmuş kapak taşlı mezarlar bölgede yaygın bir şekilde görülebilir.
PREHİSTORİK KAYA RESİMLERİ
Latmos dağlarındaki kaya resimleri ilk kez 1994'te keşfedildi. Bunlar Batı Anadolu tarih öncesi kaya tasvirlerinin ilk tanıklarıdır. Dağın daha çok batı yamaçlarına dağılmışlardır. Genellikle kırmızı aşı boyası ile yapılmışlardır. Nadiren sarı ve beyaz renk kullanılmıştır. İşlenen konular av sahneleri olmayıp, günlük hayattan alınmış sahneler söz konusudur. Kadın ve erkek figürler ana motiflerdir. Hayvan resimlerine ender rastlanır. Resimlerde ayrıntılara rastlanmazken, erkekler çıplak, kadınlar ise etek ve ya önlük giydikleri ima edilmeye çalışılmıştır.