MUĞLA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Likya Uygarlığı Antik Kentleri (Pınara Antik Kenti-Tlos Antik Kenti)

Pınara Antik Kenti

Antik Yazar Stephanus’un, Byzantion Menekrotes’ten yaptığı alıntıya göre kentin adı, Xanthos’un nüfusu çok artınca yaşlılardan bir grubun Kragos Dağı’nın yüksekçe bir tepesinde bir kent kurup adına da yuvarlak anlamına gelen ‘Pınara’ demelerinden, kaynaklanmaktadır. Kentin erken döneme ait kalıntıların bulunduğu yukarı akropolün gerçekten yuvarlak biçimli olması, bu söylencenin gerçeklik payına işaret etmektedir. Kentin adı Likçe yazıtlarda ‘Pinale’ olarak geçmektedir. Günümüzde ise antik kentin yakınındaki köyün adı olan Pınara’yı çağrıştırmaktadır.

Ünlü Coğrafyacı Strabon’un, Artemidoros’tan yaptığı alıntıya göre, Likya Birliği Meclisinde üç oy hakkına sahip altı kentten biri de Pınara’dır.

Pınara Antik Kenti hamam, tiyatro, agora, odeon, kaya mezarları, yukarı akropol ve aşağı akropolden oluşmaktadır. Yukarı akropolün kısa sürede yetersiz kalması üzerine, ulaşımın da daha kolay olduğu aşağı akropol yerleşime açılmıştır. Aşağı akropolde odeon, agora, tapınak gibi yapılar ve pilyeli mezarlar yer almaktadır. Kaya mezarlarının büyük çoğunluğunun konut biçiminde olması, Likya Sivil Mimarisi hakkında fikir vermektedir. Aşağı akropolün yamaçlarının geçit vermeyecek şekilde dik olmasına karşın, gerek terasın oluşturulması gerekse tahkimat amacıyla sur duvarı ile desteklenmiştir.

Surun güneyindeki kapıdan geçerek kente girilince, arkasını yamaca dayamış odeon ve önündeki düz alanda agoranın, kent merkezini oluşturduğu görülür. Aşağı akropolün alt kısmındaki su kaynağı çevresinde, kentin Antik Çağ’da geçirdiği depremler sonucunda büyük oranda tahrip olmuş pilyeli mezarlar ve kayalara oyulmuş pek çok mezar dikkati çeker.

       

Tlos Antik Kenti 

Seydikemer’in Yaka Mahallesi sınırları içerisinde yer alan tarihi Tlos antik kenti Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi’nde olup, Likya Bölgesi olarak bilinen coğrafyanın en eski yerleşim alanlarından biridir. MÖ 14. yüzyıl Hitit belgelerinde Dlawa, Likya yazıtlarında ise Tlawa olarak kayda geçen antik kentin girişindeki akropol, doğaya hakim görüntüsü ile görenleri fazlasıyla etkiler.

Yaklaşık 500 metre yüksekliğindeki dik yamaçları ile doğal açıdan korunaklı akropol tepesinin çevresi, yer yer sur duvarları ile tahkim edilmiştir. Tlos kalesine çıkarken yamaçtaki kayalara oyulmuş tapınak mezarlar dikkat çeker. Bu mezarların en görkemlisi kanatlı at Pegasus’un, üç başlı canavar Chimera ile savaşırken resmedildiği Bellerephontes’e ait mezar anıtıdır.Girişinde iki sütun, üç bölümlü duvar, ortada süslemelerle bezenmiş kapı, iki yandan mezar odasına giden kapılar yapıya ilgiyi daha da artırır. Akropolün eteğinde birkaç oturma sırası, stadyum, hamam, tiyatro ve kilise kalıntıları yer alır. Kalenin altındaki düzlükte dokuz metre genişliğinde Lykia (Likya) duvar kalıntıları bulunmaktadır. Altı kemerli kapısı ayakta olan kent agorasının güneyinde Roma Dönemi surları görülmektedir. Tlos’un ayakta olan önemli yapısı tiyatrosudur. Bununla birlikte stadyum da büyük bir önem arz etmektedir. Tlos, Likya’nın spor kenti olarak da bilinmektedir.

Tlos, tarihi süreçte arkeolojik, kültürel, dini ve ekonomik açıdan bölgenin parlayan yıldızı konumundadır. Neolitik dönemden Demir çağa kadar kesintisiz devam eden yerleşimin izlerini taşır. Hatta Hititlerin yazılı kaynaklarında, (Anal, Yıllık) Tlos’tan ülke diye bahsedilmektedir. Hristiyanlık tarihi açısından da önemli bir merkez olan Tlos, Likya’nın en önemli piskoposluk merkezlerinden biridir. Bu dinsel önemi 12. yüzyıla kadar devam etmiştir. Ayrıca Osmanlı Dönemi izlerini de taşımaktadır. 18. yüzyılda Tlos, bölgenin ticaret yollarının kesişme noktası konumundadır.